Atalarımız “Dile düşeceğine damdan düş” demişler. Bu söz, dedikodunun ne kadar yıpratıcı ve tehlikeli olabileceğini çok güzel anlatır. Dedikodu ya da diğer adıyla gıybet, bir kimse hakkında onun hoşlanmayacağı şekilde konuşmaktır. Aslında herkes, başkalarının arkasından konuşmanın yanlış olduğunu bilir; fakat nedense bu davranış hayatımızdan bir türlü eksik olmaz.
Çoğu kişi dedikoduyu sadece kötü söz söylemek sanır. Oysa bazen birini istemediği şekilde övmek veya uygun olmayan ortamlarda ondan bahsetmek de dedikodudur. Örneğin, bir arkadaşının çok başarılı olduğu bir konuyu onun yanında değil de arkasından tekrar tekrar anlatman, onu rahatsız edebilir. Ya da birinin özel hayatıyla ilgili iyi niyetli ama izinsiz bir bilgi paylaşman, yine dedikoduya girer. “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diye düşünen bazı insanlar umursamayabilir ama çoğu için bu tür konuşmalar oldukça can yakıcıdır.
İlginçtir ki dedikodu yapan biriyle konuştuğunuzda, genellikle “Ben arkadan konuşmayı sevmem” diye söze başlar. Ardından da bir başkasının kusurlarını ya da özel hayatını anlatmaya geçer. Kimi zaman kötü bir durumu konuşurlar, kimi zaman da güzel bir şeyi kıskançlıkla çarpıtarak kötü gösterirler. Bu durumun temelinde, bakış açısındaki bozukluk, güzel düşünememe alışkanlığı ve su-i zan (kötü zanda bulunma) yatar. Asıl sorun da budur zaten.
İslam dinine göre dedikodu açık bir günahtır. Birinin arkasından onun hoşlanmayacağı şekilde konuşmak, o kişinin günahlarını taşımak anlamına gelir. Düşünsenize; sevmediğiniz bir insanın günahlarını üstlenmek kimin işine gelir? Bu davranış aslında karakterle ilgilidir. İnandığı gibi yaşayan değil, yaşadığı gibi inanan kişilerde bu tür davranışlar daha sık görülür.
Sadece İslam değil, diğer dinler ve etik sistemlerde de dedikodu; zayıf karakterli insanların silahı olarak görülür. Çünkü kişi, karşısındaki yokken konuşarak onun itibarını çalmaktadır. Bu yönüyle dedikodu, bir tür ahlaki hırsızlık gibidir.
“Dedikodusuz hayat mı olur?” deme. Eğer birini arkasından söyleyeceğini yüzüne söyleyemiyorsan, o sözü söylememek en iyisidir. Herkes kendi günahını taşır; başkasınınkine ortak olmaya gerek yok. İyi insanların çoğalmasını istiyorsak, işe kendimizden başlamalıyız. Eğer insanlar illa hakkımızda konuşacaksa, “O kimse hakkında kötü konuşmaz” desinler. İşte asıl güzel dedikodu budur!





